28 Şubat Süreci'nin 10. yılı münasebetiyle yaptığı açıklamadır:
ÇETELERLE DEVLET YÖNETİLMEZ
Türk siyasi hayatına post-modern darbe olarak geçen, adını 18 maddelik irtica ile mücadele kararlarının çıktığı Milli Güvenlik Kurulu toplantısından alan, siyaset ve toplum hayatında çok derin izler bırakan 28 Şubat Sürecinin üzerinden 10 yıl geçti. Siyasi, ekonomik ve sosyal hayatı felç eden, sürecin Türkiyeye bedeli çok ağır oldu. Ülke siyasi ve ekonomik buhranlara sürüklendi, iktidar dışardan müdahaleyle el değiştirdi, yolsuzluk ekonomisi altın devrini yaşadı, bankaların içi boşaltıldı, ülkeyi 140 milyar dolara mal oldu. Ama ne yazık ki, tüm bunlara rağmen 28 Şubatın hesabı sorulmadı henüz, hiç kimse yargılanmadı. Bugün aktörlerinin birçoğu köşesine çekildi, isimleri unutulmaya yüz tuttu, ancak etkileri bugün bile hissedilmektedir. Çok acıdır ki, ülkeyi krizden krize sürükleyen 28 Şubatçılar yargılanmadı. Şilinin gösterdiği demokratik duruşu Türkiyede göstermeli ve tüm darbe ve ihtilalleri yapanlar yargılamalıdır.
28 Şubat doğrudan doğruya devlete, devletin kurumlarına, devletin itibarına ve bu ülkenin halkının devletle uyumlu bir şekilde yaşama arzu ve iradesine yapılmış bir hareket olmuştur. Bu itibarla 28 Şubat sürecinde en büyük darbeyi devlet ve devletiyle uyumlu bir şekilde yaşamaya çalışan millet yemiştir. Bundan dolayı bu süreci destekleyen başta 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olmak üzere tüm kişi ve kuruluşları tarih affetmeyecek, özür dilemedikleri müddetçe vicdanları hep kara olacaktır.
28 Şubatın aktörleri bugün unutulmaya yüz tutmuştur. Ancak özellikle iki grup hala ülkeyi kaosa götürecek tezgahların peşinden koşmaktadırlar. Bunlar bazı STKlar ve bazı medya kuruluşlarıdır. Özellikle 28 Şubat sürecinde medya bu işin tetikçisi olmuştur. Medyada yer alan çarşaf çarşaf manşetler, zinde kuvvetleri müdahaleye çağırmışlardır.
Bir diğer aktör grubu ise bazı STKlardır. Ülkenin sivilleşmesi, demokrasinin tam anlamıyla yerleşmesi ve gelişmesi, hak ve özgürlük mücadelesi için kurulan bazı STKlar ne yazık ki, o süreçte bir çete gibi hareket etmiş ve 28 Şubatın oluşmasına zemin hazırlamışlardır. Bir istisna olarak 28 Şubat Sürecinde özellikle tüm memur sendikaları ve konfederasyonları demokratik tavır ve davranışlarıyla demokrasinin kaleleri gibi dimdik durmuşlardır. Ancak geldiğimiz dönem itibariyle bazı kamu sendikaları ve STKların tıpkı 28 Şubatta olduğu gibi çeteleşme faaliyetleri yaptıkları kamuoyunda yer almaktadır. Özellikle kurulan Başbakanlık Takip Komisyonu aracılığıyla onbinlerce memurun fişlenerek mağdur edildiği, yüzlerce memurun görevine son verildiği bu sürecin ardından, emekçinin haklarını savunduğunu iddia eden sendika ve konfederasyonların 28 Şubat sürecindeki 5li çetelerde olduğu gibi çetelerin içinde yer alması ve bu çetelerin kurulmasına öncülük etmesi kabul edilemez. Bu tür oluşumların içinde yer alan tüm sivil toplum örgütlerini kınıyorum.
Devleti yönetenler, devlete sahip çıkmak isteyen sendikalar ve sivil toplum örgütleri şunu unutmasınlar ki, çetelerle devlet yönetilmez.